19 Nisan 2008 Cumartesi

Sağlık sınır tanımaz

Dün "Avrupa Hasta Hakları Günü"ydü, yarın "İstanbul Tabip Odası Seçimleri" var; sağlık hakkı ve sağlıklılık için elele vermek gerek.

YARIN seçim var. 25 bini aşkın hekimin üyesi olduğu, ülkemizin en büyük tabip odası olan İstanbul Tabip Odası'nın iki yılda bir yapılan "seçimli olağan" genel kurulunun "seçim" günü.

İstanbullu hekimler Sultanahmet Meslek Lisesi'ndeki oy verme yerinde, önceki yıllarda olduğu gibi bir "şenlik" havasında tercihlerini ortaya koyacaklar.

Üç listenin yarışacağı söyleniyor. Bir terslik olmazsa halen odanın yönetiminde bulunanların oluşturduğu "Demokratik Katılım Grubu"nun listesinin yine kazanacak gibi görünüyor. Çünkü hekimlerin hemen çoğu son dönemde başlarına gelenlerden kaygılı ve huzursuz. İktidarın desteklediği listeye hemen çoğu hekim karşı.

Bu listeyi, "Sağlıkta Dönüşüm Programı"na en büyük muhalefeti yaptığı için IMF'nin "bu örgütü ele geçirin" yolundaki direktifi doğrultusunda AKP hükümetinden yana olanlar, özel sağlık sektörü ile elele oluşturuyor.

Üçüncü liste ise her dönem aday olan MHP eğilimli hekimlerden oluşuyor.

* * *


Seçime katılımın çokluğu "sonucun demokratikliği"nin göstergelerinden birisi olacak sanırım.

Aktif hekimlik yaptığım yıllarda, çok uzun süreler "Demokratik Katılım Grubu" ve onun öncesindeki "Demokrat Hekimler" hareketinde yer aldım. Genel olarak sağlığa, hekim hareketine ve verilen mücadeleye bakış ve yaklaşımları "insandan, toplum sağlığından, bilimden ve haklardan yana".

Ama tek başına bunlar yetmiyor bence.

Bu süreçte tüm bunları benimserken "hasta hakları ve sağlık hakkı" için de mücadele etmenin gerektiğini fark ettim.

On yılı aşkın bir süredir, "hizmet alanların tarafında" ve "onların açısından bakarak" mücadele vermeye gayret ediyorum.

Hekim hareketi içinde son yıllarda "Sağlıkta Dönüşüm Programı" nedeniyle "sağlık hakkı" konusu biraz daha öne çıkarılsa da bu "bakışın eksikliği"ni şu anda da görmek, "en azından bir arada ve birlikte olunması gerektiğine ilişkin yeterince aktif tutum alınmadığını fark etmek" olası.

Hekimler "hizmetten yararlananları" kendi yanlarında, kendilerini de "hizmetten yararlananlarla" birlikte görmüyorlar.

En yakın olduklarında, temas ettiklerinde bile aralarında büyük bir duvar var. Aslında bu hekimlere tüm eğitimleri ve mesleki yaşamları sırasında verilen bir özellik. Tıp fakültesine adım attıkları andan başlayarak her an duydukları "siz farklısınız" sözü tutum ve davranışlarının tek belirleyicisi.

* * *

Sağlığa ve sağlık alanındaki mücadeleye "hekimleri" merkeze alınarak verilen mücadele hekimlerin "konumları ve tutumları" gereği ne yazık ki "sağlık hakkı ve hasta hakları"nın gerçek anlamda varolmasını sağlamıyor, sağlayamıyor.

Sağlık hizmetinde "aslolan" hizmetten yararlanan olmasına karşın, onun "nesneleştirilmesi" ve "ikincil" olması belki de "toplum sağlığı mücadelesi"nin yavaş olmasına yol açıyor ve güçlü kapitalist tekeller ve onların politikalarının uygulayıcısı olan hükümetler karşısında etkisiz bırakıyor.

Toplumun örgütlenme bilincinin eksikliği, getirilen engellemeler, yine "her koyun kendi bacağından asılır", "bana dokunmayan yılan bin yaşasın", "gemisini yürüten kaptandır" türünden "bencil ve özgecil düşünce ve tutumlar" "aslolan"ın öne çıkmasını önlüyor ve "örgütlenme bakımından" biraz daha ileride olanlar da "onlar olmaksızın mücadeleyi benimsediklerinden" bir anlamda havanda su dövülüyor.

Bir çok ilde seçime giren grupların hemen hiç birinde bu bütünleşmeyi sağlayacak yaklaşımları görmek olanaklı değil.

İşte bu nedenle ve sağlığa "bütüncül bakışla" oluşturulacak "ortak örgütler" bu ülkenin gerçek gereksinimi.

* * *



Başkanlığını üstlendiğim "Sağlık Hakkı Hareketi Derneği" bir yıldır bunu yapmaya çalışıyor.

Geçen yıl içinde gerçekleştirdiği bir dizi faaliyet sonucu bu çabalardan birisi bir "başlangıç" adımını attı:

Manisa ilinde aralarında hekimlerin, sağlıkçıların, emeklilerin, örgüt deneyimi olan insanların, bir çok kesimden gönüllü ve aktivistlerden oluşan yaklaşık 40 kişinin bir araya gelip oluşturdukları "Manisa Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği" bu sırada oluşan örgütlenmelerden birisi.

Dün yani 18 Nisan Avrupa Birliği ölçeğinde ilk kez gerçekleştirilen "Avrupa Hasta Hakları Günü"ydü.

Bu gün bağlamında "Hasta Hakları Sınır Tanımaz" şeklinde belirlenen savı ortaya koyan ve bu alandaki örgütlerin birlikte yaptığı basın açıklamasında imzası bulunan Manisa Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Derneği de Manisa'da yapılan etkinlik sırasında varlığını kamuoyuna duyurdu.

* * *

Manisa'nın, "Yol'cu"nun yolculuğu sırasındaki duraklardan birisi olmasının önde gelen nedeni buydu. Dolayısıyla bu oluşumun "kuvveden fiile" çıkmasında katkısı oldu ve bir tür "kolaylaştırıcı rol" üstlendi.

Şimdi de oluşan bu yapıyı kamuoyuna duyurmak, benzer başkalarının oluşması için çağrıda bulunmak "gezerken"in üstlendiği görevlerden birisi.


Daha on beş gün önce Manisa'da bir araya geldiğim ve bundan sonra yapılması gerekenleri konuştuğum, derneğin kurucu yönetim kurulu üyeleri olan Fadıl Gezen, Mustafa Çeker, Bilal Kılıç, Elçin Mergül, Filiz Gökkaya ile derneğin kuruluşu sırasında büyük çabalar gösteren Zeynel Kaplan, Serpil Deniz ve Figen Pehlivan'ın yüzlerindeki geleceğe dair umut ve heyecanı görünce, bir tohumken bir fidan olan, ardından meyveye duran bir ağacın, gelişimine katkıda bulunan bir insanın duyacağı mutluluğun benzerini yaşadım.

Gözlerimi kapayıp, bu tür örgütlerin her ilde, her ilçede "pıtrak" gibi çoğaldığını düşledim.

Bir gün bunun da gerçek olacağını, dahası bu örgütlerin "sağlığın, sağlıklılığın ve sağlık hizmetinin ne olduğunu bilerek" ve "aslolan"ın kendileri olduğu bilincine vararak gerçekleştireceklerini düşündüm.

Örneğin Chavez'in Venezuela'sında, başkenti Karakas'ın varoşlarında ve diğer illerde iki yılda gerçekleştirilen, halkın kurduğu, halkın yönettiği ve sağlıkçılarla elele hizmetinden yararlandığı 8 bin sağlık ünitesinin benzerlerini oluşturabileceklerini aklımdan geçirdim.

* * *

Sağlık alanı ve hizmetin içindeki hiçbir unsur ve kesimin tek başına, yanlış olan bir sistemi değiştiremeyeceği, doğru bir sistemi kuramayacağı herkesin fark edebileceği bir gerçeklikken bunu yapmada "çekingen" durmak bana çok anlaşılır gelmiyor bana.

O nedenle çabam "hep birlikte olmak" için ve "bunları çoğaltmaktan" yana.

Yarın ben de halen üyeliğim sürdüğü için, diğer İstanbullu hekimler gibi Sultanahmet Endüstri Meslek Lisesi'ndeki İstanbul Tabip Odası seçimine gidecek ve tercihimi yapacağım.

Asıl tercihimi bundan bir gün önce buradan duyurmayı da bir görevim saydığım için, "Gezerken"in bu bölümüne, bu hafta konu ettim.

18 Nisan Avrupa Hasta Hakları Gününün sloganını biraz değiştirerek "Sağlık Hakkı ve Hasta Hakları Sınır Tanımaz" diyerek bitireyim.

Çünkü "sağlık sınır tanımaz".

19/04/2008

Hiç yorum yok: