15 Aralık 2007 Cumartesi

"Biz bu ülkenin geleceğiyiz..."

Öyle yılda bir "çocuk bayramlarında" ya da "işimize geldiği zaman" değil; yaşadığımız, içinde yer aldıkları ya da bugün ya da yarın doğrudan etkilenecekleri tüm süreçlere, onları "gerçekten" katmamız gerekir.

YANDAKİ resimde gördüğünüz genç delikanlının adı Onur. Tam adı Salih Onur Musaoğlu. Ankara'da yaşıyor. 15 yaşında; bu yıl lise 1. sınıfta okuyor. Üç kardeşin ortancası.



"Gündem: Çocuk! Derneği"nin çocuklarla sürdürdüğü, çocuklar ve çocuk haklarına saygılı bir medya çalışmasını yürüten "Eksi Onsekiz Medya Grubu"nun bir üyesi.

9 Aralık Çocuk Yayıncılığı Günü nedeniyle, onun da aralarında yer aldığı grubun bu güne dikkat çekmek ve ürettikleri "belgesel" ve "gazete"yi sundukları basın toplantısına ben de BİA adına katıldım. Çünkü "YOL'CU"suz yolculuğumun ara konağı bu defa "Ankara"ydı.

Tunalı Hilmi Caddesi'ndeki, Tunalı Otel'de yapılan toplantı başlamadan önce orada erken olmanın avantajını kullandım ve Onur'la küçük bir söyleşi yapmak istedim. Sevinerek kabul etti.

* * *

Söyleşiyi olduğu gibi yazmak yerine; onun bu söyleşide bana söylediği bence çok anlamlı bazı cümleleri sizlere buradan duyurmak istiyorum; çünkü yeterince açık ve net:

-"Bazı olaylarda 'çocuk istismarı' olabiliyor. Göze bant çekmeyebiliyorlar, adını açıkça yazabiliyorlar."

-"Bu o kişinin hem şimdiki durumunu hem de geleceğini etkiliyor. Bu da çocuklar açısından 'kötü bir durum' oluyor"

-"Çocuklar kötü bir iş yapınca bize geliyorlar ama iyi bir iş yapınca çok yayınlamak istemiyorlar."

-"Daha geniş haberleri olduğu için çocuklara çok yer verilmiyor."

-"Bazen çok objektif bir şekilde vermiyorlar."

-"Çocukları eğitim vermek gibi bir amaçları yok."

-"Ben olsaydım çocukları 'istismar edecek' haberler yazmazdım. Onların haklarını ihmâl etmemek için sonuna kadar çalışırdım. Çünkü 'o da' bir insan."

-"Aldığımız eğitim yetersiz. Eğitimsiz olmaz. Onun için eğitime çok önem verirdim. Ben gazeteci olsaydım, çocukları eğiten yayınlar, programlar yapardım."

-"Çocuklar büyüklerinden şiddet görüyor. Bunun haberini yapardım."

-"Çocukların sportif etkinliklerini, başarılarını sergileyen haberler verirdim."

-"Biz bu ülkenin geleceğiyiz. Bu ülkenin geleceğine yönelik konularda bizlerin de düşüncesi alınmalı, bizler de işin içine katılmalıyız. Zaten bunu yapamazsak biz bu ülkenin parçası olamayız."

-"Tüm çocuklar bu konulara bizim kadar duyarlı değil, ama bunun nedeni de bence veliler, anne babalar."

* * *

Onur daha sonra basın toplantısı bölümünde büyük bir içtenlikle "eksionsekiz" adlı gazeteyi nasıl hazırladıklarını anlattı ve gazetenin içindeki yazıları tanıttı.

Gerçekten dolu dolu bir içeriği olan, öz ve biçim olarak da gerçekten "gazete" olan bir gazete hazırlamışlar.

Gazetenin dördüncü sayfasında "Aşısızlıktan ölen 30 çocuk" başlıklı haber-yorumun altındaki imza da Onur'un. Şöyle ifade ediyor Onur düşüncelerini:

"Doğu Anadolu'ya verilen hizmetlerin eksikliği çocuklara da yansıyor. 8 Kasım tarihli Doğu Express gazetesinden son bir buçuk yılda aşısızlıktan otuz çocuğun öldüğü haberini aldık. Böyle bir olayın söz konusu bile olmaması lazım. Bu hizmet eksikliği neden sadece Doğu Anadolu'da oluyor. Sanki Doğu Anadolu ülkemizin bir bölgesi değilmiş gibi davranılıyor yıllardır."

Gazeteyi mutlaka bulup devamını okuyun. Ben yalnızca Onur'un son cümlesine burada yer vereceğim: "Bu ortam sağlanırsa zaten ne birisi ayaklanır, ne de savaş açar."

* * *



O gün basın toplantısında masanın arkasında "basın açıklamasını okuyan ve sunuş yapan" 12 çocuk, pırıl pırıl 12 genç insan vardı.

Heyecanlarını, tavır ve davranışlarını orada olup da görmeliydiniz. Farkında bile olmadan onların heyecanlarına katılabilir, kendinizi onlardan birisi sayabilirdiniz.

Yaptıkları işten duydukları onur ve gururu tavırlarından algılayabilirdiniz. Onların bu duyguları bende olduğu sizleri de alıp gençliğinize ya da başka bir yerlere götürebilirdi. Geçen zamana, yitirilenlere, bir daha geri gelmeyecek olanlara benim gibi hayıflanabilirdiniz.

Düzgün cümlelerle kendilerini ve meramlarını doğru bir şekilde ifade ettiklerini görebilir, kim bilir belki de bunu yapamayan "yüksek yerlerde oturan 'kocaman' insanlarla" onları kıyaslar, gördüklerinize şaşırabilirdiniz.

* * *

Onur diyor ki "bu ülkenin geleceği bizleriz, bizleri de yaşımıza bakmadan aranıza katmazsanız olmaz!"



Onları dinlememiz gerek; seslerini, düşüncelerini, tepkilerini ifade etmelerine olanak tanımamız gerek.

Öyle yılda bir "çocuk bayramlarında" ya da "işimize geldiği zaman" değil; yaşadığımız, içinde yer aldıkları ya da bugün ya da yarın doğrudan etkilenecekleri tüm süreçlere, onları "gerçekten" katmamız gerekir.

Yarının, bugünün olumsuzluklarını taşımasını istemiyorsak, onların yarın bizleri "kınamasını, eleştirmesini, kızmasını", hatta bizlerin sıklıkla yaptığımız gibi "küfretmesini" istemiyorsak, yarınki dünyanın bu gün olandan daha güzel olmasını istiyorsak, bunların farkında olmamız ve önce kendimizden başlayarak değişmemiz gerekir.

* * *

Basın Toplantısı'nda okudukları ve bizlere dağıttıkları "Benim Medyam" başlıklı bildirinin her cümlesi "medya" için büyük anlam taşıyor.

Gazete yayınlayanlar, radyo televizyon yayını yapanlar, internette herkesin ulaşacağı sayfalar hazırlayanlar, o cümlelerin her birini önlerine koymalı ve yaptıklarını bu cümlelerin ifade ettikleriyle değerlendirmeli. Yanlışlarını görmeli ve bunlardan vazgeçmeli.

Medyanın rolü önemli olduğu için medyadan başlamak önemli. Çünkü olumlu ya da olumsuz tutum ve davranışlarıyla "kamuoyu"nu medya oluşturuyor. Yanlışlar da doğrular da toplumun ortak tutum ve davranışlarına dönüşüyor.

Gelin onları göz önünde tutarak bir yayıncılık ve habercilik faaliyeti sürdürülmesini sağlayalım.




Eksi onsekizin ilk yayınlandığı "temmuz ayındaki" basın açıklaması videosunu izlemek için: linkini, çocukların söz konusu basın açıklamasında sundukları ve kendilerinin hazırladığı "aynı ama farklı, farklı ama aynı" adlı belgeseli izlemek için de linkini tıklayabilirsiniz.

15/12/2007

Hiç yorum yok: