11 Haziran 2008 Çarşamba

Mola, üç nokta

Her yolculuğun başı, sonu, yolu, yolcusu, aracı ve zamanı farklıdır; biri biter biri başlar...

“YOL”CU’NUN Yolcuğu’nda bir yeni “mola” zamanı daha.
-“Daha hareket etmemiştik ki!”
Diyenler olabilir.
Onlara vereceğim yanıt şu:
-“Ettik, başka bir uzamda bir yolculuk, en azından düşünsel olarak başlamıştı. Şimdi ‘gerçek’ oldu.”
“Yol”cu’nun motorunu önceki gün yeni yerinde, yeni konağında durdurdum.
Orası çok “güzel” bir yer.
Yolculuğun bir anında bir dönemeç dönüldü ve önümüze çıktı.
Durmaktan başka bir şey yapılamazdı. Ben de onu yaptım. Durdum.
“Yol”cu orayı sevdi.
“Yol”cu’nun yolcusu da sevdi ve orada kendisine yapacak “yeni işler” buldu.
Yapmaya da niyetli.
Bu nedenle “gezerken” yazılarına şimdilik bir “noktalı virgül” konulacak.
Başka konulardan, başka yolculuklardan söz edilecek.
Fiziksel olarak bir yer değişikliği olmadığı için de “mola” verilmiş olacak.
Mola... Yani “üç nokta”
O üç nokta da hem bilinenler hem de bilinmeyenler var.
Hem anlatılacak bir şey yok. Hem de anlatılacak çok şey var.
Anlatmayı deneyeyim...
* * *
“Yol”cu’nun yola çıkışı bir “görevi” yerine getirmek amacıyla olmuştu.
O amaç, aslında daha başka ve daha büyük amaçların küçük bir bölümüydü.
Şimdi bir “fırsat” ortaya çıktı, bir “olanak” doğdu, “koşullar” değişti ve yeni bir “durum” yaşanıyor. Yaşanacak.
Eskiden kullandığımız bir nitelemeyle söylersek “somut durumun somut tahlili” yapıldı, yapılıyor ve
yapılacak.
Herkesin düşlediği ve mümkün olduğunu “başka bir dünya, başka bir yaşam” için kollar sıvandı.
Önceden belirlenmiş, planlanmış diğer işlere küçük bir ara verilecek.
“Yeni” işler onların yerini alacak. Şimdilik. Geri dönüş her zaman mümkün. Ama şu anda böyle...
* * *
Yeni düşler var, daha yenileri de gündeme gelecek. Eski düşlerin devamı aslında. Başka bir deyişle aynı kocaman düşün bir başka bölümü “gerçek” kılınmaya çalışılacak...
Hani büyük bir resim yapmaya başlarsınız.
Resmin tümü kafanızın içindedir ama yapmaya bir yerden başlarsınız.
Bakanlar tuvalin boş olan yerlerini göremezler.
Yaptığınız bölümde bir yere gelirsiniz, orada durur ve bırakırsınız.
Sonra tuvalin boş başka bir yerine geçer ve resmin o bölümünü yaparsınız.
Bu defa bakanlar da resmin tümünü göremedikleri için bir şey anlamazlar.
Tam da böyle hissediyorum işte.
Tablonun başka bir bölümüne geçtik.
Bu bölümde daha az “hareket” var.
Daha çok içsel, duygusal ve düşünsel bir yolculuk yaşanacak.
Yolcu aynı olsa da yol, taşıt, amaç ve zaman ve olacak olanlar başka...
* * *
Uzattım biliyorum.
Şimdilik şu kadarını yazabilirim.
Güzel bir ortam ve mekan; doğal, yeşil, sıcak, güzel yaşamaya uygun...
İyi niyetli, güzel ve yapmak istediklerini yapabilecek güçte ve niyette olan insanlar...
Ortaklaştırılmış ve uzlaşmaya kararlı düşler, düşünceler, hedefler...
Bunları “kuvveden fiile çıkarmak” için gerekli araçların hepsi orada var.
Daha fazla ayrıntısını yazamıyorum. Çünkü ben de bilmiyorum.
Ayrıntılar olmadan da gerçeklik “gerçek” olmuyor. Bunu da biliyorum.
Şekillendikçe bu yeni “yolculuğu” ve o yolculuktaki kişileri, mekanı, zamanı, olan biteni, olguları, düşünülenleri, uygulananları, görülenleri, fark edilenleri, yapılanları ve yapılacakları yazayım.
Her hafta ve çok düzenli olmasa da...
“Yol”cu’nun sayfasını izlemeye devam edin.
Hatta eğer dilerseniz yalnız yazılarda değil, gelerek yanımızdan izleyin, düşleyin, katılın...
Bu yolculukta herkese yer var.
* * *
Onun için bu haftalık bu kadarla noktalayalım ve Ulrike K Guin’in “Mülksüzler” kitabından bir bölümle bitirelim. (*)
“Bizi birleştiren bağ seçilebilir bir şey değil. Biz kardeşiz. Paylaştığımız şeylerle kardeşiz.
Hepimizin tek başına çekmek zorunda olduğu acıda, açlıkta, yoksullukta, umutta biliyoruz kardeşliğimizi. Biliyoruz çünkü onu öğrenmek zorunda kaldık. Bize birbirimizden başka kimsenin yardım etmeyeceğini, eğer elimizi uzatmazsak hiçbir elin bizi kurtaramayacağını biliyoruz. Uzattığımız el de boş, tıpkı benimki gibi. Hiçbir şeyiniz yok. Hiçbir şeye sahip değilsiniz.
Hiçbir şey sizin malınız değil. Özgürsünüz.
Sahip olduğunuz tek şey ne olduğunuz ve ne verdiğinizdir...
Vermediğiniz şeyi alamazsınız, kendinizi vermeniz gerekir.
Devrim’i satın alamazsınız. Devrim’i yapamazsınız. Devrim olabilirsiniz ancak.
Devrim ya ruhunuzdadır, ya da hiçbir yerde değildir.”

(*) Mülksüzler,Ursula K Guin, Metis Yayınları, Eylül 2005, Sayfa:256