15 Haziran 2007 Cuma

"YOL'CU"nun yolculuğu sürüyor...

Yeniden "merhaba"

"Yol'cu"dan yollanmış ilk mesajın üzerinden yaklaşık bir ay geçmiş.

İşte ikinci mesaj:

"Yol'cu" beni misafirperver bir ev sahibi olarak ağırlamayı sürdürüyor.Onun bana benim ona alışmam için bir aya bile gerek olması.O beni anladı. ben de onu. Birbirimizi üzmüyor ve zorlamıyoruz.Zamanla birbirimizin "gizli saklı" yanlarını daha iyi öğreniyoruz.

"Yol'cu"nun tekerlekleri bu yolculuk için ilk kez "20 MAYIS"da dönmüştü.

Yol çok uzak değildi. Çatalca'da Nesin Vakfı'nda konakladık ilkin. Eski bir arkadaşım şimdi oranın "idare müdürü". Ama o bir "müdür"den çok daha fazla unvan ve göreve sahip Nesin Vakfı ve onun çocukları için. Çocukların hepsi çok sağlıklı. Ama tüm çocuklar gibi ufak tefek sağlık sorunları da var. Benimle ve benim aracılık edebileceğim konularda onlara ve Nesin Çocuklarına katkıda bulunmak, destek olmak için mola verdim, Çatalca'da.

Sonra ver elini Trakyanın Karadeniz Kıyıları.

Kıyıköy ikinci mola yerimdi. Burada doğayla ve kendimle birlikteydim.
Ertesi gün Karadenizin yağışında tırmandım, Istranca dağlarını.
Vize'de verdiğim molada insanların, kendilerinden önce orada bulunan ve kendilerinden farklı olan insanların bıraktıklarına yönelik yaptıklarını gördüm. Hayıflandım. Ama yapılanlara değil. Yapılanları fark edip de "itiraz" etmeyenlere...

Sonra başka bir Trakya ilçesinden geçti yolum: Pınarhisar. Burada da "güzel insanların" yaptıklarını gördüm; bugüne kadar kalan ve bugün hala sınıflarında çocukların okuduğu bir okulu gördüm.

Ardından Kırklareli'nde ilk turun son noktasın ı koydum, yine yağışlı bir öğleden sonrada. Dost insanlarla örgütlenme üzerine konuştum. Sohbet ettim. Birşeylernb ilk adımını attık bence. Gülerek ve istekle bakan gözlerden çıkardıklarım bunlardı.

İlk turun İstanbul'a dönüşünden bir hafta sonra ikinci "tur" başladı.
Bu öncekinden daha uzun sürecek.

Turun ilk molası "Bozcaada"ydı.Bozcaada'da "ütopya ve ütopyalarımız" üzerine konuştuk ilkin. Çok güzel ve hoş insanlarla. Orada olmayanlar çok şey kaçırdılar. Tıpkı Bozcaada'dan haberdar olmayan ve oraya hiç gitmeyenler gibi. Orası günün birinde gerçekten bir "küçük dünya" olacak. Ya da ona isterseniz "ütopya"nın tanımındaki "yok ülke" diyelim. Tıpkı ütopyalarımız ve ütopyalarımızda anlattıklarımız gibi gerçek...
Bu sırra ermek isteyenler orayı ve bizi izlemeliler.

İkinci molayı hızla önünden geçp sonra geri dönüp bir günü birlikte yaşadığım "İmece Evi"nde verdim.
Kendileri kendilerine "Ekolojik Çözümler Merkezi" diyorlar.
Herşeyin doğal ve doğadan olması yetmiyor. Yaşaması, sürmesi, gelişmesi çoğalması gerekiyor...
"Başka bir dünya mümkün" diyenlere bir fikir verebilir. Belki de kendinizi oraya ait hissedebilirsiniz... Kapısı her daim açık...
Bu linkten orayla ilgili bilgi alabilirsiniz... http://www.imeceevi.com

Üçüncü mola yeri bir "dağın başı"ydı. İnsanları gittiği için boşalmış bir İç ege Orman köyü. Eski adı "Marmariç". Aman yanlış olmasın sonu "S" değil, "Ç". Haritalarda "Mersinli" diye de geçiyor.
O mola yerinde yalnız bir insan "nöbette"ydi. genç ve güzel bir insan o dağın başında "doğaya karışmış", elmalar, kirazlar, şeftaliler, zeytinler üretiyor. Doğayla birlikte ve doğayla başbaşa...
Kentin sıkıntısından kaçacak ve kendini gerçekleştirecek ne kadar çok yer var değil mi?
Ne iyi ki "ben ve yol'cu" oralardan haberdarız ve oralarda olabiliyoruz.
Belki gelecekte bizleri oralarda da bulabilirsiniz.

Bu turun son mola yeri ise eski "göz ağrımız" Gümüşlük Akademisi...
Orada neler neler yapılıyor... Bunları bilmek için yalnız siteye bakmak yetmez, gelip görmek gerekli...http://www.gumuslukakademisi.org/

Ama yolculuk bitmedi, sürüyor...Bizi izlemeye devam edin...
"Yol'cu"nun yolu açık olsun!...

NOT: Yolcu'nun yol bilgileri ve yolla ilgili iletişim için ayrı bir liste açılmıştır. "Yol'cu"nun meraklıları oraya üye olabilir. Bunun için bana bir mesaj atmanız ve kendinizi tanıtmanız yeterlidir.