9 Ağustos 2010 Pazartesi

Yeni yaşım merhaba


Dün bu dünyadaki yolculuğumun 53. yılını tamamladım.

Bir dolu olumsuzluğun ve kötülüğün, acının ve sıkıntının olduğu ve yaşandığı bu dünyada bunların varlığının bilincinde olarak yaşamak yine de güzel... Çünkü en azından onları değiştirmek, hatta tersine çevirmek için öncelikle varolmak ve yaşamak gerekli.

Geçen yıl kişisel düzlemde de böyle bir yıl oldu benim için; üzüntüler, sıkıntılar vardı. Bunlara karşın mutluluklar ve sevinçler de vardı kuşkusuz, her bir anında.

İyi ki "yaşıyorum" diyerek geleceğe yönelik umudumu yineliyorum.

Yeni yaşım merhaba...
Yeni yaşımda merhaba...
Hep birlikte ve hep beraber...

27 Temmuz 2010 Salı

AYA PARASKEVİ BAYRAMI KUTLANDI

Rumlar "Tenedos"ta Buluştu

Bozcaada'nın en büyük dini kutlamasına çevre illerden, İstanbul'dan ve Türkiye dışından birçok eski adalı Rum katıldı. "Aşkından ölen" Azize Pareskevi adına yapılan Ayazma Şapeli her yıl, yalnızca bu bayram için açılıyor. Bayram adada "yazın başlangıcının kutlanması" demek.

Rumlar tarafından "Tenedos" diye adlandırılan Bozcaada'da geleneksel Azize Paraskevi Bayramı kutlandı.

Adalı Rumların en büyük dini kutlaması olan "Aya Pareskevi Bayramı" aynı zamanda adaya yazın geldiğinin de en önemli "işaret"i sayılıyor.

Bayram ya da halk arasındaki söylenişiyle "Ayazma Panayırı" Azize (Aya) Paraskevi adına yapılmış olan, adanın bu bölgesine de adını veren Ayazma Şapeli'nde dün (26 Temmuz) gerçekleştirildi.

Ayazma Şapeli, çift oluklu tarihi çeşmesi, sekiz yaşlı çınar ağacı ve küçük manastırıyla adanın çok özel yerlerinden biri ve her yıl yalnızca bu bayram sırasında açılarak bir ayin gerçekleştiriliyor.


Bayrama, adada yaşayanlarla birlikte, çevre illerden, İstanbul'dan, Yunanistan'dan ve Avustralya dahil dünyanın çeşitli yerlerinden eski adalı Rumlar ve yakınlarıyla, bu sırada adada bulunan yerli ve yabancı turistler de katıldı.

Gökçeada ve Bozcaada Metropoliti Kirilos Duragunis'in yönettiği ayinden sonra ekmek, şarap ve zeytinyağı kutsandı. Bu sırada ayin vesilesiyle vaftiz edilecek yeni doğan ve ölen Rumların isimleri teker teker okunarak topluca dualar edildi.

Metropolitin, katılımcılara kutsanmış ekmekten birer parça vererek kutsamasından sonra bayramın yeme, içme ve eğlence bölümüne geçildi.

Bu bölüme Adanın kaymakamı İbrahim Çenet ve Belediye başkanı Mustafa Mutay da katıldı. Bayramla ilgili düzenleme heyeti bu günün anısına başta metropolit olmak üzere "resmi zevat"a birer küçük anı plaketi verdi.

Bayrama katılanlar Yunanistan'dan gelen sanatçıların yaptığı coşkulu müzikle eğlendikten sonra akşama doğru dağıldılar.

Bayramın efsanesi

Sonradan "Aya" (Aziz) sayılan, Pareskevi genç ve güzel bir adalıymış. Şimdi adada Göztepe diye bilinen yerdeki Ayyulas Manastırı'nda (bazı kaynaklarda Ponente Feneri'nin olduğu yerdeki bir başka manastırda) kalan bir gence (rahip?) aşık olmuş. Fakat babası bu aşkı fark edince Pareskevi'yi bu bölgeye yapılan bir yere kapatmış ve göz hapsine almış. Genç kız muhtelif zamanlarda Göztepe'ye bakıp bakıp ağlar, iç çekermiş. Delikanlı da onu sevdiği halde bir araya gelememişler. Bu nedenle Pareskevi genç yaşında "aşkından ölmüş". Onu ölüme götüren bu "büyük aşkı" nedeniyle daha sonra "Azize" ilan edilmiş. Pareskevi'nin tutulduğu bu yerdeki pınarın olduğu yere bir ayazma ve onun üzerine de herkesin dilekleri için dua edebilecekleri bir şapel yapılmış. Daha sonra bu "dua yeri"nde yazın başlangıcı kabul edilen bu gün üç gün süren bir bayrama dönüşmüş.

Çanakkale - BİA Haber Merkezi 27 Temmuz 2010, Salı

Haberin fotoğrafları için tıklayın.

22 Temmuz 2010 Perşembe

bozcaada'dan merhaba


sonunda hareket ettim ve çok uzaklara olmasa da sevdiğim yerlere ulaştım.
buradayım, duygularım güzel ama karışık...
parmaklarım klavyenin tuşlarında kendi kendine dolaştı...
üzerinde çalışılmamış, salt bir duyarlık yansıması olan aşağıdaki sözcükler ard arda, alt alta dizildi...

"yol'cu" yola çıktı...

yollar genişledi,
açtı kollarını çağırdı...
kent, kapalı mekanlar dardı,
daha da daraldı,
daralttı beni...
bir "of" çeksem "
karşıki dağlar"a
yıkılacaktı" ki...

dağları yıkmak yerine
dağlara gitmek,
dağlara çıkmak,
dağlara
yollara
"merhaba" demek,
ardından da
"ohh" çekmek
geldi içimden...

bir yanda korku kaygı,
bir yanda yanıtsız
soruların "merak"ı
üzerimde dolanan martı
burnuma ulaşan deniz kokusu,
ayağımın altında incecik,
sıcacık,
yumuşacık
kumlar...
ve de dağları aşıp
denizlere ulaşınca
büyüyen "ohhh"lar...

hayat çok güzel...
dünya çok güzel...

her türden soruna inat,
bardağın dolu tarafına
bakıp çözümlere yönelmek...

yaşasın hayat...
yaşasın dünya...

22.07.2010
sulubahçe/bozcaada

16 Temmuz 2010 Cuma

Geçen bir yıl daha... Yeniden... Merhaba...

Merhaba,
Bir yıldan uzun zaman geçmiş, aşağıdaki son yazıyı sizlerle paylaşmamın üzerinden...
Aradaki "boşluk" nedeniyle sanırım "Yol"cu'nun yola çıkamadığını anlamışsınızdır.

Belki de geçen bir yılda yaşananları bir şekilde izlediniz ya da haberdar oldunuz.
Bilmeyenler Ceren'in Bloğu'ndan nelerin olup bittiğini öğrenebilirler.

Şimdi "Yol"cu'yla birlikte yeniden bir hareketlenme niyeti ve hazırlığı içindeyim.
Seçenekler ve olasılıklar çok. Ama henüz net bir plan da yok.

Zaman her şeyi değiştiriyor ve başka türlü bakmaya neden oluyor.
Umuyorum yakında yeni "paylaşım"larla buradan haberleşme koşul ve olanğını buluruz.

Şimdiye kadar "Yol"cu'yu izleyenlere "bizi izlemeyi sürdürün" diyorum.

Yolun açık olsun "Yol'cu"!